Çumranın Sesi

Çumranın Sesi

20 Nisan 2024 Cumartesi
MİLLETİMLE ÖVÜNÜYORUM
Bahçeli: Halkla asker birbirine girmesin, askerle asker cepheleşmesin, bu devletin, bu milletin Allah muhafaza selası duyulmasın
Kategori : GÜNDEM
20 Temmuz 2016 10:17
 
MİLLETİMLE ÖVÜNÜYORUM
Bahçeli: Halkla asker birbirine girmesin, askerle asker cepheleşmesin, bu devletin, bu milletin Allah muhafaza selası duyulmasın
MHP Lideri Devlet Bahçeli, darbe teşebbüsünün, milletin azim ve sinesine çarpıp dağıldığını belirterek, "Demokrasinin itibar ve iffeti kurtarılmıştır. Türkiye ipten alınmıştır. Halkımızın canı pahasına tankların üzerine çıkarak darbeyi püskürtmesi takdir ve tebriğe şayan asil bir duruştur. Milletimle övünüyorum" dedi.

SEÇİMLE GELEN, SEÇİMLE GİDECEKTİR

PARTİSİNİN grup toplantısında konuşan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye korsan bir devlet değildir, Türkiye hukukun altında süründüğü yeni yetme çadır ve çukur devlet değildir. Türk milleti, demokraside karar kılmıştır. İktidar değişiminin nasıl olacağını yıllar evvel belirlemiştir. Seçimle gelen, muhakkak suretle seçimle gidecektir. Başka bir yol, başka bir seçenek yoktur. Bu darbe denemeleri, muhtıracı odaklar, cunta arayış ve çabaları ülkeye yapılacak en büyük girişimdir. Erken kalkanın darbe yaptığı dönemler artık geride kalmıştır, kalmak zorundadır" diye konuştu. 

 

AMA DEMEDİK, ANCAK DEMEDİK...

"MHP, 47 yıllık şerefli geçmişinde darbelerden en çok zarar gören demokrasi anıtıdır" diyen Bahçeli,  Baktık ki, olağan dışı askeri bir hareketlenme vardır. Türkiye'nin büyük bir tehlike eşiğinde olduğunu anladık. İlk andan itibaren olası bir kalkışmanın kabul edilemeyeceğini, halkımızın yanında olduğunu Binali Yıldırım'a ilettim. Yaptığımız yazılı açıklamayla da her türlü girişime karşı olduğumuzu ifade ettim. Ama demedik, ancak demedik, bize yarar mı hesabı yapmadık. Darbe cüretinin karşısına çakı gibi çıktık. Darbecilere "Hayır" dedik. MHP, en sert ve tavizsiz tepkiyi vermiştir. Bizim yalnızca Allah'a can borcumuz vardır" dedi.


İBLİS UŞAĞI YARATIĞI BULUN

MHP Lideri, "Kimin suçlu, kimin mazlum olduğu tespit edilmeden, Mehmetçiklerin yüzüstü yatırılışları, eller yukarıda teslim alınışları, yerlerde darp edilmeleri, çıplak halde kafalarına vura vura polis otolarına bindirilmeleri skandaldır, milli vicdana terstir. Doğru olup olmadığı henüz belli değilse de, bir askerin kafasının kesilmesi tarif ve izahı olmayan canavarlıktır. Her şey bir yana, hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratık neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı, bu şerefsiz doğduğuna pişman edilmelidir" dedi.

 

 

MEHMETLERİMİZE KIYMAYALIM

BAHÇELİ, "Biz 12 Eylül'de haklı olmamıza rağmen askere el kaldırmadık. Yıllarca davacı olmadık, için için ağladık, ama ne yapalım, devlete ne söyleyelim dedik, işimize baktık. Demem odur ki, Mehmetçiğe zulüm ne demektir? TSK'yı topluca suçlamak ve infaz etmek kime ne kazandıracaktır? Mehmetlerimize kıymayalım. Asker de bizim, polis de bizimdir ve milletin öz evlatlarıdır. Aksi halde, bu vatanın güvenliğini nasıl sağlayacağız? Sela vermesine verilsin, imamlar durmasın milleti sokağa çağırsın; ama halkla asker birbirine girmesin, askerle asker cepheleşmesin, bu devletin, bu milletin Allah muhafaza selası duyulmasın. Sabredelim, mahkemeler son sözü söylesin" diye konuştu.

 

AKP HAZIRSA BİZ DE VARIZ

BAHÇELİ, "Türkiye Cumhuriyeti, okyanus ötesi tarafından bombardımana tutulduğunu belirterek, "ABD, bu terör örgütünün elebaşını Türkiye'ye derhal teslim etmelidir" dedi. İdam talebinin çok sık dillendirildiğini belirten Bahçeli, "AKP hazırsa biz de varız, biz de bu cesanın verilmesine sıcak bakar, gereğini de gönül huzuruyla yaparız. MHP; savaş, yakın savaş, darbe ve terör tehdidi kapsamında idam cezasını ele almaya hazırdır. Milletine bomba atan teröristlere hesap iliklerine kadar sorulsun. Darbecileri cezalandırırken yarım yamalak demokrasimizi daha fazla hırpalamayalım. hukukun üstünlüğünden ayrılmayalım" diye konuştu.

 

 

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye'nin milli kurum ve kuruluşlarına kurşun ve bombayla saldırıp; 60 polis, 3 asker, 145 sivil vatandaşımızın şehadetine, bin 491 kardeşimizin yaralanmasına neden olan rezillerin PKK veya IŞİD'den ne farkı var?" diye sordu.

 

Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaya, "Bıçak gibi keskin, kurşun gibi ağır, gece gibi karanlık bir ülke tablosu altında haftalık parti Meclis Grup Toplantımızı gerçekleştiriyoruz." sözleriyle başladı.

 

Tarihinde ilk kez mütecaviz emellere uğrayan, ilk defa kurşun ve bomba yiyen Gazi Meclis'in çatısı altında sönmeye yüz tutan kardeşlik meşalesini canlı tutmaya çalıştıklarını belirten Bahçeli, "Her mihnet ve melanete rağmen düşmedik; hamd olsun ayaktayız." dedi.



TÜRKİYE'NİN KÖR BİR ÇIKMAZDA

"Sonunda bu da oldu, kaos fitili ülke genelinde tutuşturuldu." ifadesini kullanan Bahçeli, Türkiye'nin kör bir çıkmazda, koyu bir istikrarsızlık kuşağında olduğunu öne sürdü.

 

Bugün 93 yıllık Cumhuriyet tarihinin en nazik, en kırılgan, en yürek yaralayıcı döneminde olunduğunu dile getiren Bahçeli, bu nedenle ortak akıl ve iradeyle hareket etmek gerektiğini vurguladı. Bahçeli, "Sabırlı olmalı, sağduyunun rehberliğinden ayrılmamalıyız.

 

Kin, nefret ve öfke salgınına kapılıp bu cennet vatana kabus üstüne kabus yaşatanların, tuzak kurup arkasına yaslanarak birbirimize girmemizi seyre dalanların değirmenine su taşımaktan kaçınmalıyız.

Uyanık olmalı, diri durmalıyız. Milli birlik ve kardeşliğimiz üzerinde oynanan acımasız kumarı görmeli, aklımızı başımıza almalıyız. Maalesef Türkiye yoğun bakımda, yoğunlaşmış risk altındadır. Türk milleti endişeli, gelişmelerin boyutu çok tehlikelidir." diye konuştu.

 

"SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDECEKTİR"

Postal seslerinin, tank paletlerinin gürültülerinin, demokrasinin sesini bastıramayacağını, milli tercihlere üstünlük kuramayacağını belirten Bahçeli, Türk milletinin demokraside karar kıldığını, meşruiyet dairesinde kalarak iktidar değişiminin nasıl olacağını yıllar evvel belirlediğini söyledi. "Seçimle gelen muhakkak surette seçimle gidecektir. Milletin getirdiğini yine millet götürecektir." diyen Bahçeli, başka bir yol, başka bir seçenek olmadığını; darbe denemelerinin, darbeci heveslerin, muhtıracı odakların, cunta arayışlarının ve çabalarının ülkeye yapılacak en büyük kötülük ve karşı girişim olduğunu dile getirdi.

 

MHP'nin, 47 yıllık şerefli geçmişinde darbeye en çok maruz kalan, darbelerden en çok zarar gören bir millet ve demokrasi anıtı olduğunun altını çizen Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Hiçbir zaman demokrasi dışı oluşum ve çeteleşmeye sempati duymadık. Hiçbir zaman darbecilerle ortak bir gelecek düşlemedik, düşünmedik. Israrla demokrasiden yana olduk. MHP'nin demokrasiden taviz verdiği, ara rejim sevdalılarına, TSK'yı kirli emellerine alet eden kokuşmuşlara göz kırpıp el uzattığı görülmüş, duyulmuş şey değildir.

 

Bu nedenle, 15 Temmuz gecesi uçaklar Ankara semalarında alçaktan uçuşa başladığı andan itibaren tehlikeyi

hissettik ve anında genel merkezimize intikal ettik. Kim gelirse gelsin, üç hilal sancağının altında olacağımızı yüreklice gösterdik. Peşinden gelişmeleri dikkatle, cesaretle, özenle izlemeye koyulduk. Baktık ki olağan dışı askeri bir hareketlenme vardır. Türkiye'nin büyük bir tehlikenin eşiğinde olduğunu anladık. İlk andan itibaren olası bir kalkışmanın kabul edilemeyeceğini, hükümetin ve milletin yanında olduğumuzu bizzat Sayın Başbakan'ı telefonla arayarak ilettim.

Arkasından 16 Temmuz saat 1.30 sularında yazılı bir basın açıklamasıyla her türlü demokrasi dışı arayışa karşı olduğumuzu, darbe teşebbüsünde bulunanların derhal hukuka teslim olmalarını çekinmeden, korkusuzca ifade ettim. 

Ama demedik, ancak demedik, 'bize yarar mı, hissemize bir şey düşer mi' hesabı yapmadık.

 

Darbe cüretinin karşısına çakı gibi, çelik gibi çıktık, darbecilere 'hayır' dedik. MHP, anında darbe girişimine en sert ve tavizsiz tepkiyi vermiştir. Bizim yalnızca Allah'a can borcumuz vardır.

 

Biz kutlu dava yoluna her şeyi göze alarak, her mihnete kafa tutarak, her zillete meydan

okuyarak ve de sonunu düşünmeden çıktık.

 

Türk milletinin egemenlik haklarını çiğneyen zorbalara; zulümle iktidarı gasp etmeye yeltenen haydutlara göz yummamız, ne olur ne olmaz basitliğiyle sesimizi kısmamız bir defa varlık gayelerimizi inkardır. Herkes pısmış vaziyette askeri kalkışmanın boyut ve akışını hesap ederken, biz hasbi ve haysiyetli davrandık; millet dedik, demokrasi dedik, milli iradenin namusunu yılmadan savunduk.

 

MHP, bedeli ne olursa olsun, milletin onay vermediği, destek çıkmadığı hiçbir ilişki ağının içinde olmayacağı gibi, buna tepkisiz de durmayacaktır. Ülkenin huzur ve istikbali için tek çare demokrasidir. Seçimle gelmemiş hiçbir güç ve çevrenin meşruiyeti olmayacaktır. Sorunlarımızdan kurtuluşun yegane çıkışı milletimizin tertemiz vicdan ve iradesidir.

 

Demokrasi tankın altına girse de, eninde sonunda oradan çıkacaktır. Bu çağda, bu devirde, insanlık tarihinin 2016'yı gösterdiği bu zamanda, bırakınız planlanan darbenin gerçekleşmesini, bunu akıldan geçirmek, acaba olur mu demek bile ihanettir, rezalettir, düşmanlara hizmettir."

"MİLLETİMLE ÖVÜNÜYORUM"

15 Temmuz gecesi, TSK içine mevzilenmiş dar bir kadronun, küçük bir yapılanmanın ülke yönetimini ele geçirmeye kalkıştığını, Türk milletinin güvenliğini sağlamak üzere muhataplarına tevdi ve emanet edilmiş silahların, acımasızca yine millete çevrildiğini belirten Bahçeli, o gece yaşananları özetledi.

 

Bahçeli, "Türk milletinin alın terinden tasarruf edilen kaynaklarla alınan uçak ve helikopterlerle kahraman Türk polisleri şerefsizce hedef alınmıştır ve 47 polisimiz şehit edilmiştir.

 

Polislerimizi şehit edenler; TSK'ya sızmış namussuz ve hain darbecilerden başkası değildir. Cumhuriyet tarihinde böylesi bir kepazeliğin izi aransa bile şüphe etmeyiniz ki bulunamayacaktır.

Dünya tarihinde kendi milli meclislerine saldırıp bombalayan çok az sayıda saldırgan ve melun vardır ki bunlar arasına 15 Temmuzcular da girmiştir." değerlendirmesini yaptı.

 

FİRAVUN ARTIKLARI, ÜNİFORMALI TERÖRİSTLER

TBMM'nin tarihinde ilk kez bomba yediğine dikkati çeken Bahçeli, "Bu firavun artıkları, bu üniformalı teröristler milletin kalbine bombayı fırlatmışlar, 79 milyonun tamamının dehşet ve korku dolu saatler geçirmelerine neden olmuşlardır. Türkiye'nin milli kurum ve kuruluşlarına kurşun ve bombayla saldırıp; 60 polis, 3 asker, 145 sivil vatandaşımızın şehadetine, bin 491 kardeşimizin yaralanmasına neden olan rezillerin PKK veya IŞİD'den ne farkı vardır?" dedi.

 

TSK'ya gizlenmiş, yıllarca kendilerini saklamayı başarmış asker görünümlü bu canilerin, belgeli, delilli, ilelebet vatan haini, Türkiye düşmanı olduğunu ifade eden Bahçeli, "Bunların Pensilvanya'daki çürümüşten emir alan paralel yapılanmanın uzantıları olmaları meselenin bir başka ibret verici tarafıdır." diye konuştu.

 

TÜRKİYE İPTEN ALINMIŞTIR

Darbe teşebbüsünün, milletin azim ve sinesine çarpıp dağıldığını kaydeden MHP Genel Başkanı Bahçeli, şunları söyledi: "Demokrasinin itibar ve iffeti kurtarılmıştır. Türkiye ipten alınmıştır.

 

Halkımızın canı pahasına tankların üzerine çıkarak darbeyi püskürtmesi takdir ve tebriğe şayan asil bir duruştur.

 

Milletimle övünüyorum. Darbeye karşı çıkan, demokrasiye samimiyetle bağlı herkesi, her vatan evladını kutluyor, Allah razı olsun diyorum. Medya, demokrasi imtihanından alnının akıyla çıkmıştır. İş alemi, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, siyasi partiler, yediden yetmişe tüm Türkiye darbe emellerine direnmiş, demokrasiye kol kanat germiştir.

Askeri kalkışmada şehit olan vatan evlatlarına Cenabı Allah'tan rahmet, kederli ailelerine, büyük milletimize başsağlığı diliyorum.

Halen tedavisi süren tüm kardeşlerime tez elden şifa ve deva temenni ediyorum."

 

"Türk Silahlı Kuvvetleri içinde hiyerarşik silsileyi tanımayan, kanun ve ahlak dışı bir yuvalanma olduğu netleşmiştir" diyen Bahçeli konuşmasına şöyle devam etti:

Bunun arkasında asıl amil ve tahrik edici unsurun ise Gülen Cemaati olduğu anlaşılmaktadır.

Adalet, emniyet ve bürokraside Okyanus ötesi çok geniş bir ağ kurmuştur.

Devlet adeta bu ihanet odağı tarafından ele geçirilmiştir.

Tüm kritik ve hayati görevlere paralel çetenin temsilcileri gelmiş veya getirilmişlerdir.

Biliyorum, gün eleştiri günü değildir.

Farkındayım bağrımıza saplanan hançeri tam çıkarmadan söyleyeceğimiz her söz yanlış anlamalara veya çarpıtmalara konu olabilecektir.

Ancak yine de şu soruların cevabını aramak en tabii hakkımız ve milletimizin bize yüklediği bir sorumluluktur.

 

BU TEHLİKEYİ DEFALARCA DİLE GETİRDİK, AMA DUYAN OLMADI

2.Ordu komutanı, Hava Kuvvetleri eski komutanı ve terörle mücadele halinde bulunan çok sayıda tuğgeneralin de içinde bulunduğu darbeci general ve amiraller bu ülkeye karşı nasıl bir hıyanet ve işbirlikçiliğin tarafı olmuşlardır?

Görev sahaları dikkate alındığında, 20 Temmuz 2015'ten beri teröre karşı verilen mücadele bu hainler tarafından sabote edilmiş ya da ağırdan alınmış mıdır?

Şehit haberlerinin sel gibi gelmesiyle darbe ortamının toplumsal alt yapısı kurulmak mı istenmiştir?

Bunlar aklımıza takılan ve cevabını beklediğimiz vahim sorulardan bazılarıdır.

Gülen cemaatinin öteden beri TSK'ya konuşlanmak istediği bilinen bir gerçektir.

Bu tehlikeyi defalarca dile getirdik, ama duyan olmadı.

Tehlikenin farkına varılması konusunda bilhassa hükümeti uyardık. Dinlemek yerine aşırı iftira ve suçlamalarla karşılaştık.

Hatta 31 Mart 2011 tarihinde Gülen Cemaati hakkında yazılı basın açıklaması yaparak faaliyetlerini durdurduğunu veya askıya aldığını açıklamasında yarar olacağını ifade ettim.

Ne gezer, makineli yuvası gibi şahsımı ve partimizi yaylım ateşine tuttular.

 

OKYANUS ÖTESİ DEVLETE SIZARKEN BİZİM HARİCİMİZDE RAHATSIZ OLAN YOKTU

2012 yılının Şubat ayında, şimdilerde siyaset sahnesinde pek görünmeyen AKP'li bir eski bakan ve  genel başkan yardımcısı, "cemaat devleti ele geçirmiş, devlete sızmış, bunlar kargaları güldürür" diyordu. 

Belki kargalar gülmedi, belki yarasalar ürkmedi, ama millet hüngür hüngür ağlayacak noktaya sonunda geldi.

Dedim ki, Okyanus ötesi milli güvenlik tehdididir.

Dediler ki, yani Hocaefendi işi gücü bırakmış da Bahçeli'yle mi uğraşacak?

Dedim ki, bazı dava süreçleriyle ilgili arama kararları, gözaltı ve tutuklamalarda kanun ve meşruiyet dışına çıkılmıştır, bunda da cemaatin adı geçiyor.

Dediler ki, Hocaefendiye çete denemez.

Dedim ki, Gülen Türkiye'ye gelsin, hakkındaki iddiaları aydınlatsın.

Dediler ki, o başımızın üstündedir, 40 yıldır tanırız.

Şimdi paralel ihanet çetesinin yeri göğü yıkmaya niyet ettiği anlaşıldı.

Eğer vaktinde tam bir isabetle yaptığım ikazlara kulak verilmiş olsaydı, bugünkü felaket ve hezimeti yaşamayacaktık.

Cemaat devlete kafileler halinde yerleştirilirken, bir Allah'ın kulu MHP'yi de bir dikkate alsak deseydi, ne darbe ne de haşhaşi örgütün düşmanlıkları görülecekti.

Bunları bak gördünüz mü, ben demiştim sözlerini dikte etmek için söylemiyorum.

Milletini ve vatanını canından aziz bilen, yasa ve ahlak dışı her karanlık örgütlenmeye sırtını dönmüş bir Türk milliyetçisi olarak yalnızca tarihe not düşüyor, demokratik ve milli sorumluluğumu yerine getiriyorum.

Okyanus ötesi devlete sızarken bizim haricimizde rahatsız olan yoktu.

 


BEŞ AYAKLI PARALEL ÇETE

Gülen çetesinin devlet kurumlarına nüfuz ederek kurduğu paralel yapı beş ayağa dayanmaktadır:

Bunlar Türk Silah Kuvvetleri, emniyet, yargı, bürokrasi ve siyasi partilerdir.

Bugün 8 bine yakın asker gözaltındadır.

24 darbeci hayatını kaybetmiş, 50'si yaralanmıştır.

2 bin 745 yargı mensubu hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Bu kapsamda 316 darbeci tutuklanmıştır.

Binlerce kamu görevlisi açığa alınmıştır.

Bu işin nereye kadar uzanacağı henüz belli değildir.

Devlet allak bullaktır.

Biz Türk devletiyle gurur duyarken, meğer FETÖ devleti kurulması için tüm şart ve ortam olgunlaştırılmış, mıntıka temizliği yapılmış, aşama aşama da planlanmıştır.

Pek çok yüksek yargı üyesi, hakim, savcı, bürokrat, polis, rütbeli asker paralelin dümen suyuna girip kainat imamı olduğuna inandıkları adamın peşine akılsızca düşmüşlerdir.

 

ABD, BU TERÖR ÖRGÜTÜNÜN ELEBAŞINI TÜRKİYE'YE DERHAL TESLİM ETMELİDİR

Bu paralel ihanet örgütü, bu terörist şebeke, millete silah doğrultacak, Türkiye'yi iç savaşa sokacak kadar adileşmiş, hainleşmiş, dinden imandan çıkmıştır.

Bunların kalbinde çan sesleri, gözlerinde dolar resimleri, kulaklarında ise Türk düşmanlığının izleri vardır.

Bunların yediği içtiği haram ve zıkkım; öğütüp savurduğu yalan ve riyadır.

Türkiye Cumhuriyeti okyanus ötesi tarafından bombardımana tutulmuştur.

ABD, bu terör örgütünün elebaşını Türkiye'ye derhal teslim etmelidir.

Ve sözümüz söz olsun, biz de siyasetteki uzantılarıyla, içimizi dışımızı saran kanser hücreleriyle sonuna kadar hesaplaşacak, son raddeye kadar yaptıklarını yanlarına bırakmayacağız.

 

KALKIŞMANIN BELİ KIRILMIŞTIR

Askeri darbe girişimi hamd olsun başarıya ulaşamamıştır.

Ancak, geriye darbe kadar büyük bir sosyal ve ekonomik enkaz bırakmıştır.

Hiçbir darbede olmayan şeyler gerçekleşmiştir.

Bu açıdan Türk milletinin iç barış ve kardeşlik iklimi nasıl ve ne zaman tamir ya da telafi edileceğini bilmediğimiz şekilde zedelenmiştir.

Bu darbe teşebbüsünde bize göre kademe kademe senaryosu yazılan hedefler vardır; şayet önlem almaz, kendimize gelmez, derlenip toparlanmazsak ülkemiz elimizden kayıp gidecektir.

Birinci hedef; demokratik yollarla seçilen Meclis'in feshi, hükümetin tasfiyesi, toplumsal huzurun iç kargaşaya teslim edilmesidir.

Nitekim bu kalkışma sadece Cumhurbaşkanı'na, sadece hükûmete değil hepimize, parti ayrımı gözetmeksizin bütün siyaset kurumlarına ve son tahlilde milletimizin tamamına yapılmıştır.

Ne mutlu bizlere ki, kalkışmanın beli kırılmıştır.

İkinci ve belki de daha korkunç hedef olarak, iç savaş ortamının kıvılcımını çakmak, devleti tümden zaafa uğratmaktır.

Düşününüz, Doğu ve Güneydoğu'da Türk devleti terörle mücadele etmektedir.

Hepimizin yüreklerini kavuran şehadetlere yol açan bu üstün mücadeleyi asker polis el ele icra etmektedir.

Fakat askerle polis karşı kaşıya getirilmiştir.

 

BU BİR FECAATTİR

İlave olarak asker halkla, asker askerle ters düşmüş, kamplara bölünmüştür.

Ordunun tarihsel ve kurumsal kimliği, itibarı, onuru ve caydırıcılığı örselenmiştir.

Sokaklarda karşılıklı kurşun sıkılmıştır.

Bu bir fecaattir.

Türkiye her türlü güvenlik riskine açık hale gelmiştir.

Türk Silahlı Kuvvetleri moralman çökmüş, itibarı dibe vurmuş, güvenirliği sarsılmış, imajı lekelenmiş, savaşma kabiliyeti yıpranmıştır.

Darbeci hainleri, rütbeli canileri dışarıda tutarak söylüyorum:

Hiçbir şeyden haberi olmadan kamuflaj giydirilip silah başı yaptırılan, tatbikat oluyor diye sokaklara çıkarılan suçsuz günahsız Mehmetçikler de dayaktan geçirilmişlerdir.

Ordu-millet anlayış ve kaynaşmasına darbe inmiştir.

Kardeş kardeşin boğazına sarılmıştır.

Vakay-i Hayriye'den beri ilk defa asker linç edilmiştir.

Teslim olan askerlere demir çubuk, kemer, kesici aletlerle saldırılmıştır.

Kimin suçlu, kimin mazlum olduğu tespit edilmeden, Mehmetçiklerin yüzüstü yatırılışları, eller yukarıda teslim alınışları, yerlerde darp edilmeleri, çıplak halde kafalarına vura vura polis otolarına bindirilmeleri skandaldır, milli vicdana terstir.

Doğru olup olmadığı henüz belli değilse de, bir askerin kafasının kesilmesi tarif ve izahı olmayan canavarlıktır.

Her şey bir yana, hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratık nedeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı, bu şerefsiz doğduğuna pişman edilmelidir.

Biz 12 Eylül'de haklı olmamıza rağmen askere el kaldırmadık.

Yıllarca davacı olmadık, için için ağladık, ama ne yapalım, devlete ne söyleyelim dedik, işimize baktık.

Çile çektik, belli etmedik.

Ve dedik ki;

Yürümezsek Hak yolda,

Erimezsek Hak yolda,

Çürümezsek Hak yolda, gök girsin, kızıl çıksın.

Demem odur ki, Mehmetçiğe zulüm ne demektir?

TSK'yı topluca suçlamak ve infaz etmek kime ne kazandıracaktır?

Mehmetlerimize kıymayalım.

Aksi halde, bu vatanın güvenliğini nasıl sağlayacağız?

Sela vermesine verilsin, imamlar durmasın milleti sokağa çağırsın; ama halkla asker birbirine girmesin, askerle asker cepheleşmesin, bu devletin, bu milletin Allah muhafaza selası duyulmasın.

Hele hele Milliyetçi Ülkücü Hareketi hiç kimse olaylara çekmeye, kışkırtıp tahrik etmeye çalışmasın.

Bırakalım, kimin ne suçu varsa hukuk ortaya çıkarsın.

Sabredelim, mahkemeler son sözü söylesin.

Darbecilere de bir daha güneş ışığı dahi gösterilmesin.

 

İdam talebi çok sık dillendirilmektedir.

AKP hazırsa biz de varız, biz de bu cezanın verilmesine sıcak bakar, gereğini de gönül huzuruyla yaparız.

Milliyetçi Hareket Partisi savaş, yakın savaş, darbe ve terör tehdidi kapsamında idam cezasını ele almaya hazırdır.

Milletine bomba atan teröristlere hesap iliklerine kadar sorulsun.

Darbecileri cezalandırırken, yarım yamalak demokrasimizi daha fazla hırpalamayalım.

Hukukun üstünlüğünden ayrılmayalım.

Birbirimize çatık kaş, eğik yüzle bakmayalım.

Çünkü darbecilerin bir amacı da budur.

Oyuna gelmeyelim.

Tuzağa düşmeyelim.

Burası Irak, Mısır, Somali, Tunus, Suriye, Libya değildir.

Yapmaya da kimsenin gücü yetmeyecektir.

Bu ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir ve bu millet Türk'tür.

Türkiye şimdiye kadar birçok darbe ve darbe teşebbüsüyle karşılaşmıştır.

Fakat hiçbiri 15 Temmuz kadar ağır olmamıştır.

Yaralarımızı saralım, kardeşliğimizi canlı tutalım, aramıza ekilmek istenen nifak tohumlarını kurutup, çürütüp tümden atalım.

Yaşadığımız sürecin şakaya gelir, hafife alınır yanı yoktur.

Herkesin hanesine düşen dersi çıkarması lazımdır.

Darbe ülkenin içe kapanması, dış dünyayla bağının kesilmesi demektir.

Kalkışma teşebbüs aşamasında kalsa da, Türkiye maalesef bu kulvardadır.

Demokrasi ve Anayasa ihlaline itiraz edip göğüs gererken, milli birliğimizin hisarlarını yıkmaya çalışan odak ve fırsatçılara prim verilmemelidir.

Türk milleti darbeye boyun eğmedi, ancak iç savaşa hiç kimse bilerek veya bilmeden hizmetkârlık da yapmamalıdır.

Ve de yaşananların küresel bağlantıları olduğu kadar, Ortadoğu'daki sınırların ve devletlerin çökmesiyle de yakından bağı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Yeni bir müdahale kapıları milli mutabakatla sürgülenmeli, intikamcı söylem ve üsluptan sakınılmalıdır.

Tehlike geçmiş değildir.

Ekonomideki bozulmalar, dip yapan turizm korkuları tırmandırmaktadır.

Terör böylesi puslu ve şaibeli ortamdan her an istifade etmek için harekete geçecektir.

Bu ülkeyi darbecilerin tasallutundan korumalıyız.

Darbenin zorbalık ve ülkeye ihanet olduğunu unutmamalıyız.

Milletimizin sivil yönetime sahip ve destek çıkması memnuniyet vericidir.

Ancak sokaklara sıkışıp kalırsak, kutuplaşmanın artacağını da görmezden gelemeyiz.

 

ASKER DE BİZİM, POLİS DE BİZİMDİR

Başbakan ayrım yapmadan kucaklaşalım diyor, o halde bunun gereğini milletçe yapalım, yasımızı tutalım, kardeşliğimizi ezmeye, Türkiye'yi çözmeyi planlayanlara hep birlikte engel olalım.

Asker de bizim, polis de bizimdir ve milletin öz evlatlarıdır.

Birini diğerine tercih edemeyiz.

Birini diğerinden üstün tutamayız.

Anayasal düzeni zor kullanarak ve silah yoluyla değiştirmeye kalkışanların senaryolarını tamamen yırtıp atmak için bir olalım, beraber olalım, doğudan batıya, güneyden kuzeye büyük bir millet olduğumuzu dosta da düşmana da gösterelim.

Türkiye bizimdir, herkes Türkiye'dir.

Türk milleti ayrılık kabul etmeyen, varlığının bedelini kanla, fedakarlıkla ödemiş büyük bir kudrettir.

Bilelim ki, 15 Temmuz bir lütuf değil, 93 yıllık Cumhuriyet tarihinin simsiyah bir sayfasıdır.

Türkiye ya bağımsızlığına ve milli kimliğine kardeşlik şuuruyla sahip çıkacak, ya da şu anki tereddüt ve başı boşluklar terörizme altın tepsi içinde arayıp da bulamayacağı yeni fırsatlar sunacaktır.


GÜN DAYANIŞMA GÜNÜDÜR

Ya milli ruh tüm harabeyi kaldıracak, ya da bu harabenin altında hep birlikte kalmak mukadder olacaktır.

Bu itibarla doğrulalım, ayağa kalkalım, hainleri güldürmeyelim, darbecilere el ovuşturmayalım, ne mutlu Türküm seslenişiyle bağımsızlığımızın sembolü ay yıldızlı al bayrak altında hep beraber toplanalım.

Korku  aşılayanlara, korkuluk dikip siyasi istismar çetelesi tutanlara şans tanımayalım, Türkiye'yi yaşatalım, payidarlığına cansiperane şekilde hizmet edelim.

Gün dayanışma günüdür.

Gün kardeşliğimizi tescil ve teyit etme günüdür.

Gün büyük düşünme, istiklalimize sahip çıkma, küçük hesap yapanları, dağılmamızı gözleyenleri mağlup etme günüdür.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmamı noktalarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Allah'tan Türk milletini, Türkiye Cumhuriyeti'ni, Milliyetçi-Ülkücü Hareketi korumasını içtenlikle niyaz ediyorum."


Kaynak:Ortadoğu

Okunma : 1102
Bugünün en çok okunan haberleri
Gündem haberleri
Son dört günün en çok okunan haberlerini gösterir
Ayın en çok okunan haberleri için tıklayın