ÜLKÜCÜLÜK NEDİR NASIL OLMALI ?
Ülkücülük, kelime itibari ile mefkûre yani amaç demektir. Ancak basit bir amaç değil, uğrunda hiçbir fedakârlıktan kaçınılmayacak yüce bir amaçtır. Camiamız dışındakiler ülkücülük hakkında fikir sahibi olmak istemişler; ancak ülkücülüğü anlamlandıramamışlardır. Camiamızın önde gelen isimleri soyut olan bu ülkücülüğü anlamlandırmada başarılı örnekler vermişlerdir.
(Merhum) Başbuğ ülkücülüğün kriterlerini çizerken Ülkücülüğümüzün ne olduğunu da izah etmiştir:
“Ülkücülüğümüz; Türk milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.
Kişilere hürriyet, milletlere istiklâl başta gelen prensiplerimizdendir. İnsanlar hür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. Kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip kılınmalıdırlar.
Toplum içerisinde insanlar kişisel liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya konulmalıdır. Bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkân eşitliği sağlanmalıdır.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır. Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile.. Belli bir ülkünün esaslarından ziyade politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu halleri “ kalabalık” a göre uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Ülkücü dünya nimetlerinden yana nasipsizdir. Gözü yoktur ki, nasibi olsun. Bir lokma, bir hırka ona yeter. Paraya karşı o kadar müstağnidir ki, halkın hayretine sebep olur. Herkesin istediğini istemez, ne istediğini de herkes anlayamaz. Kendi zevkleri dışında zevk tanımayanların gözünde “zevksiz” bir adamdır! hayatı anlamamakla, üç günlük dünyanın hakkını vermemekle itham ederler. Böyle davranışlara hiç önem vermez. Elverir ki, inandığına dokunulmasın!
Günü birlik siyasi menfaatleri aşarak 10-20 yıl ilerisini görebilen ve 10-20 yıl ilerisi için hazırlık yapan.
Allah'ın rızasına koşan, Allah için seven, Allah için svaşan, Allah için buğeden kişidir.
Ülkülerini ticaret gibi yaşamazlar. Karşılık beklemeden büyük sevdalarının bedellerini ödeyen, vazifesini yerine getirendir.
Ülkücülerin nefsani mücadelesi yoktur. Nefisleriyle mücadelesi vardır. Ülkücü şahsiyetlrini davalarıyla bir tutar. Davalarına ve davanın liderine yapılan her taarruzun önüne geçmekten, siper olmaktan çekinmezler.
Ülkücülük inançtır, sevdadır, Türk Milletinin derdini kendine dert edinmektir.
Haksızlık karşısında susmaya, davasından taviz vermeye, korkaklığı, nemelazımzıcılığı lügatından çıkarıp atandır.
İmkanla İman birleşmediği sürece dava kazanılamaz !