Bütün AKP'liler gibi Başbakan Davutoğlu'nun açıklamaları da yetersizliğin, yanlışın, çelişkinin ibret veren ifşaatları olmaktan ileri gidemiyor. Davutoğlu'nun beyanları, Koca Ragıp Paşa'nın "Merdi Kıpti Şecaat Arz ederken Sirkatin Söyler" sözünü akıllara getirdi.
BAŞBAKAN Ahmet Davutoğlu Bingöl'de, AKP'nin icraatlarını anlatmaya çalışırken, kendi yetersizlikleriyle ilgili çok ilginç açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, "Çözüm için adım atarken dağlara, ilçelere yığınak yaptılar. Hatta şu anda parlamentodaki bir milletvekili arabasının arkasına silah koyup taşıdı" diyerek, ülkeyi ne hale getirdiklerini ayrıntılarıyla anlattı.
DAVUTOĞLU'nun bu sözleri 14 yıllık AKP iktidarının, ülkeyi nasıl içinden çıkılmaz hale dönüştürdüğünün yeni bir itirafı olarak tarihe geçerken, açıklamayı dinleyen herkes, "onlar silah taşıyıp, yığınak yaparken siz ne yapıyordunuz? Dolmabahçe'de yaptığınız anlaşmalarla bu güruha bu imkanları sağlayan siz değil miydiniz?" diye sordu. Ancak, defalarca sorulan bu sorular bir türlü cevap bulamıyor.
Bütün AKP'liler gibi Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamaları da yetersizliğin, yanlışın, çelişkinin ibret veren ifşaatları olmaktan ileri gidemiyor. Davutoğlu'nun Bingöl'de yaptığı açıklamalar, Koca Ragıp Paşa'nın "Merdi Kıpti Şecaat Arz ederken Sirkatin Söyler" sözünü akıllara getirdi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu Bingöl'de, AKP'nin icraatlarını anlatmaya çalışırken, kendi yetersizlikleriyle ilgili çok ilginç açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, "Çözüm için adım atarken dağlara, ilçelere yığınak yaptılar. Hatta şu anda parlamentodaki bir milletvekili arabasının arkasına silah koyup taşıdı" diyerek, ülkeyi ne hale getirdiklerini ayrıntılarıyla anlattı. Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bu sözleri 14 yıllık AKP iktidarının, ülkeyi nasıl içinden çıkılmaz hale dönüştürdüğünün yeni bir itirafı olarak tarihe geçerken, açıklamayı dinleyen herkes, "onlar silah taşıyıp, yığınak yaparken siz ne yapıyordunuz? Dolmabahçe'de yaptığınız anlaşmalarla bu güruha bu imkanları sağlayan siz değil miydiniz?" diye sordu. Ancak, defalarca sorulan bu sorular bir türlü cevap bulamıyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Bingöl'deki sivil toplum örgütü üyeleriyle akşam yemeğinde bir araya geldi ve çok tartışılacak bir açıklama yaptı. Davutoğlu'nun her sözü AKP'nin yetersizliğinin yeni ve can yakan bir itirafı oldu. Davutoğlu " Biz çözüm süreci bağlamında adım atarken, bazıları ülkenin dağlarına ve ilçelerine yığınak yapmak ile meşguldü. Hatta şu anda parlamentodaki bir milletvekili arabasının arkasına silah koyup taşıdı" diyerek, neyi çözdüklerini, kimlere nasıl imkanlar sağladıklarını ve ülkenin kan gölüne nasıl döndüğünü ayrıntılarıyla ortaya koydu.
HDP MİLLETVEKİLİ SİLAH TAŞIMIŞ
Davutoğlu isim vermese de kulislerde bu milletvekilinin HDP'li F. olduğu konuşuluyor. Bu vekil hakkında PKK'nın Suriye'den getirip Türkiye'ye soktuğu silahları arabasıyla taşıyıp, örgütün Suruç yapılanmasına teslim ettiği iddia ediliyor. Emniyet ve MİT'e yansıyan istihbarat raporlarına göre Suruç'ta bir süre önce mülteci M.M.A adlı silah kuryesi yakalandı. Mülteci M.M.A emniyet ifadesinde "Suruç'ta Cemal isimli bir tanıdığım beni Ceylanpınar'a gönderdi. 0544 … numaralı telefonu arayarak telefonun sahibiyle buluşmamı ve onun aracı ile gidip 2 çanta alıp getirmemi söyledi. Buluştuk ve siyah Audi bir arabayla gittik. Arabadaki kişinin milletvekili olduğunu öğrendim, çantaları almaya gittiğimde ise yakalandım" dedi. Emniyet tutanağında da "Şahıs, kendisine gösterilen HDP milletvekili F…'yi fotoğrafından teşhis etmiştir." denildi. Kurye M.M.A'nın 27 Ocak günü yakalandığı ve beraberindeki çantalardan, 15 adet el bombası gövdesi, 20 adet F1 Fünye Grubu, bir adet gece görüşü dürbünü ve buna ait aparatlar, 1 adet Glock tabanca ile buna ait jarjör ile jarjör içinde 9 mm çapında 11 (onbir) adet mermi ve iki telsizi çıktı.
ÜLKEYİ NE HALE GETİRDİKLERİNİ ANLATTI
Sivil toplum örgütü üyelerine "Devlet sizin devletinizdir" diyen Başbakan Davutoğlu şöyle devam etti:
"Devlet artık tahakküm etme değil, hesap verme makamıdır. Size düşen en önemli görev STK olarak ayağa kalkmanız. Bu topraklar, dağlar, şehirler bizim diyerek hiç kimseye, hiç bir terör odağına bu güzel mekanları terk etmemenizdir. Biz bölge halkının yanındayız. 81 vilayetin çocukları 81 vilayette de eşit hakka ve hukuka sahiptir. Öz yönetim ne demektir? Biz buna izin verir miyiz? Ayrıca her şey konuşulabilir, ama biz terör ve şiddete boyun eğer miyiz? Bütün mücadeleyi birlikte yürüteceğiz. Biz hep beraber bu coğrafyayı tekrar birleştirmek çabasını vermeliyiz. Biz aklın, vicdanın, merhametin sesi olan Türkiye'nin susturulmasına izin vermeyeceğiz. Şimdi Türkiye'nin başı belaya girsin, hain teröristler Türkiye üzerine öyle bir baskı kurulsun ki, Türkiye'nin sesi bir daha çıkmasın istiyorlar. Türkiye'nin zayıflaması demek gönül sesinin kısılması demektir. Zinhar kardeş ile kardeşin arasına fitne sokulmasına izin vermeyeceğiz."
Davutoğlu bu içi boş övünmeleri yaparken, bir önceki sözleriyle bütün bu söylediklerinin tamamen kendi sayelerinde hayata geçirildiğini, ülkenin kan gölüne döndüğünü, Türkiye'nin tarihindeki en zayıf dönemini yaşamaya mahkum edildiğini yine kendisinin itiraf ettiğinin farkında bile olmadı.
Kaynak:Ortadoğu
